Kayıtlar

Temmuz, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SİZE BİR TAVSİYE.

Resim
Nasıl başlasam ki? Bu satırları okuduğunuzda zihninizde kim canlanıyorsa kocaman bir sarılın. Eğer yanınızda yoksa arayın, sesini duyun. Tabii uzun zamandır yazacaktım bu konu hakkında fakat ilham bekliyordum. Nasip bugünmüş. Kafede oturup arkadaşlarımla sohbet ederken mekana bir kız geldi sadece gözleriyle konuşan. Daha   sonra bir erkek...Nedense dikkatimi çekti bu çift. İşaret diliyle anlaşıyorlardı. Masadaki sohbeti bir kenara bırakıp onları izlemeye başladım. Heyecanlı bir şekilde birbirlerine bir şeyler anlatıyorlardı. Sonra çocuk arkasına bakmasını işaret etti ve aldığı hediyeyi kız arkadaşına verdi. Kız çok mutlu olmuştu. Ve çok beğendiğini sarılarak ifade etti. O zaman işte anladım ki şartlar ne olursa olsun sevgi hiçbir şeye engel olamaz. Fotoğrafta gördüğünüz satırlar ne kadar anlamlı değil mi? Sevgi öyle bir duygu ki, verdikçe artar. Hayata bakış açımızı değiştirir, güzellikleri yansıtır. Eğer bir kusurunuz varsa bırakın örtmeyin sizi sevecek insan öyle sevsin. Değiş

YEMEK PROGRAMLARININ TOPLUM ÜZERİNDE Kİ ETKİSİ NELERDİR?

Resim
Türk mutfağını hepimiz çok seviyoruz öyle değil mi? Yemeğe olan düşkünlüğümüz televizyon programlarına da yansıdı. Televizyonlarda yemek programları her geçen gün biraz daha artıyor. Sosyolojiye giriş dersinde değerli hocamın verdiği konu hakkında araştırma yaptım. Bakalım saatler süren bu eğlenceli ve yaratıcı programlar insanlar üzerinde ne gibi bir etkisi var onu görelim. Yemek programları toplumdaki obezite problemini etkiliyor mu?   -New Yorklu diyetisyen Tanya Zuckerbrot, "Bu tip programlarda yağ ve kalori oranı yüksek yemekler hazırlansa da, bu durum obezite sorununu arttırır anlamına gelmez."    -Yale Üniversitesi Gıda Politikası Bölüm Başkanı Dr. Marlene Schwartz: "Araştırmalara göre, yemek programları sizde yeme arzusu uyandıracak ve çok daha fazla yemek yemenize yol açacaktır." Yemek programlarının kültürün ve yörenin tanıtılmasında etkili olduğu kanısında mısınız?    - Bazı uluslararası içerikli yemek programları

Mutluluk Neydi?

  Kırsal ve kentsel yaşamı göz önünde bulundurarak mutluluğu, yaşam kalitesini ve yazının akışına göre birçok şeyi karşılaştırmak istiyorum. Şu an neredeyim? Memleketim Ordu. İstanbul’a göre baya soğuk ve yeşilli. Ben İstanbul’da doğdum büyüdüm ama bunun yanı sıra her yaz tatili köye gelmeyi ihmal etmeyiz. Çünkü annem burada kışlıkları hazırlıyor, havası güzel ve ben bir sürü fotö çekiyorum. Küçükken köye geldiğim zaman pek bir şey anlamazken büyüdükçe buradaki insanların beklentileri, mutlulukları, bakış açıları büyük şehirlerdeki insanların beklentileri, mutlulukları ve bakış açılarının çok farklı olduğunu gördüm. Öncelikle köyde öyle her şey elimizin altında olmuyor. Bakkal, kırtasiye, eczane ve bilumum ihtiyacımız olan her şeyin uzakta, olması köydeki insanlar için sıkıntı olabiliyor. Bizim köyde gün sabahın yedisinde hatta bazen daha erken bile başladığı görülmüştür. İşte herkes erken kalkar ineklerini, tavuklarını besledikten sonra bağa bahçeye giderler. Toplanacak ekin,

FOBİLERİNİZ HOBİ OLSUN.

Hepimizin belli başlı korkuları ve fobileri var. İkisi arasındaki farktan bahsedecek olursam; korku her insanda içgüdüsel olarak bulunan, ölçüsü kişiden kişiye değişiklik gösteren bir histir. Fobi ise bir durum karşısında kişinin gereksiz endişe içine girmesidir, her bireyde bulunmaz. Fobi kişinin hayatını olumsuz yönde etkiler ve yaşam kalitesini düşürebilir. Toplumda çok sık görülen anksiyete bozukluğudur. Freud fobiyi bilinçaltı çatışması olarak tanımlar. Watson'a göre fobi şartlı reflekse dayanır. Davranışçı kuram fobilerin tedavisinde oldukça etkilidir. Fobilerin bir sınırı da yoktur. Neden? Çünkü insanlar dünyadaki her şeyden korkabilirler. Bazı fobiler etkilemez yaşamımızı. Mesela bireyde köpek balığı fobisi vardır ama  köpek balığı görme olasılığı düşük olduğu için tedaviye ihtiyacı yoktur. Fakat bireyde böcek fobisi varsa bu yaşamını olumsuz yönde etkiler çünkü her yerde böcek görme ihtimali çok yüksektir. Fobilerin tedavisi insanlar için önemlidir ve davranışçı kuram

KALBİNİZ SOĞUMASIN.

Çok değiştik çok... Böyle zamanlar da eskiyi daha çok özlüyorum. Bize siyasi görüşümüzün ulu orta her yerde söylenmemesi, gerektiği öğretildi. Keşke hep öyle kalsaydı dimi? Şimdi herkes sosyal medyada siyasetçilik oynuyor. Pek bilmem siyaset, bilmediğim gibi de yorum da yapmam. Toplum içinde konuşulduğu zaman susarım. Bazen sadece dinlemek gerekir. Herkes herkese düşman olmuş orada insanlar ölürken bir takım olaylar yaşanırken durumu kişiselleştirip siyasallaştırdınız. Muhalefet olup partilere laf atmaktan vicdanınızın sesini duymayı unutmuşsunuz. Kaç tane şehidimiz oldu? Kaç kişinin kanı döküldü? Son 1 senede neler yaşandı, nasıl ağladık, kanımız dondu. O zaman bile siyaset konuşuldu. İnsanlık susmuştu. Bir olma, biz olma zamanında her zaman kavga etmeye çalışana cevap verdiniz. Zor acılı günlerde bile ülke bölünüyor. Sen yap yine siyasetini, söyle görüşlerini eyvallah. Fakat bunu yeri ve zamanında yap. Sevmek zorunda değiliz. Demokrasiden, özgürlükten bahsediyorsak saygı duymak zor